En Güzel Koku

Hayatımızın en özgür kararını, seveceğimiz koku çeşidini seçerken veririz. Neden mi? Lezzetini beğenmediğimiz bir yemeğe açken, renginden hoşlanmadığımız bir kıyafete alternatif yokken ya da sözlerini sevmediğimiz bir şarkıya çok canımız sıkkınken zamanla alışmamız belki mümkün, fakat koku konusunda böyle bir durum kesinlikle söz konusu değil. Diğerleri de kişisel tercihler olduğu halde koku çeşidi seçiminde aynı durum geçerli olmaz. Sevmediğimize bırakın zamanla alışmayı, onu kokladığınız her an işkence gibi gelebilir. Üstelik de her kim tavsiye etmiş olursa olsun…

Bu doğal durumun, yani koku zevkinin kişiden kişiye değişmesinin; psikolojik, kültürel, genetik ve şu an için tespit edemediğimiz farklı sebepleri olabilir. Yaşanılan iyi veya kötü bir anının kokuyla ilişkilendirilmesi dahi bir sebeptir. Doğum öncesi/sonrası alınan veya alınmayan besinlerin veya koklananların da etki etmesi olasılık dahilindedir. Fakat kesin olarak söyleyebileceğimiz tek şey, koku çeşidi tercih ederken özgür olduğumuzdur. İçiniz kesinlikle rahat olsun çünkü “burun en iyisini seçer”, başkalarının bilip de sizin bilmediğiniz bir “doğru koku zevki” yoktur ve kimse zevkinizi değerlendiremez. Bu konuda “burnunuzun dikine gidebilirsiniz”.

Koku zevki dönemsel olarak da değişebilir. Napolyon’un, karısı Josephine’e gönderdiği rivayet edilen meşhur mektupta “Yıkanma, geliyorum.” yazması, günümüz koku tercihlerine çok ters düşse de, demek istediğimizi net bir şekilde açıklıyor.

Bunlara ek olarak, coğrafi farklılıklar da söz konusu olabilir. Kimi araştırmalara göre, Japonların ve Korelilerin Avrupalılardaki süt kokusuna, Avrupalıların ise onlardaki sarımsak kokusuna verdiği farklı tepkiler gibi.

Yine de en güzel koku için bizim fikrimizi sorarsanız, cevabımız; bebeğinizin ve annenizin kokusu tarifsizdir, emsalsizdir. Baba, bebek kardeş ve yeğen kokuları da bir harikadır.

Bu yüzden, en çok sorulan sorulardan birisi olmasına rağmen “Hangi koku çeşidi güzeldir?” sorusu kesinlikle yanlış bir sorudur. Dolayısıyla, “Hangi koku çeşidi kötüdür?” de bir o kadar hatalıdır. Bir markanın ürün kalitesi için bu sıfatları belki kullanabiliriz fakat koku çeşidi tercihi için asla. Misal, sayfalarımızda sürekli övülen Marsilya sabunu yani beyaz sabun kokusu, birçok ülkede temizliği ve ferahlığı en iyi ifade eden koku çeşitlerinden birisi olmasına rağmen, siz beyaz sabun kokusunu sevmeyebilirsiniz. Bu yüzden, çeşit seçerken kesinlikle hiç kimseye ihtiyacınız yok. Marka seçimi için başkalarının fikrine tabii ki danışabilirsiniz. Bunun yanında evinize, ofisinize veya mağazanıza gelenlerden, “Ne kadar güzel kokuyor” veya “Bu kokan nedir?” gibi sözleri henüz hiç duymadıysanız, rahatlıkla size uygun markayı henüz bulamadığınızı söyleyebiliriz.
Bir tespitim, eğer bir çeşide olan sevginizi “eh”, “bazen” veya “belki” gibi kelimelerle tanımlıyorsanız, onu başka markadan da satın almayın çünkü beğeniniz değişmez. Yani giyinirken seçtiğiniz renkler gibi zamanla veya duruma göre farklılaşma imkânı yok diyebiliriz. Tercihiniz sürekli koklamak istediğinizden yana olmalıdır.
Bir varsayımım da, zevk bakımından burnun göze nazaran çok daha gelişmiş olduğudur. Örneğin mimarisi çok güzel bir sokakta ev kiraladınız ve bir senenizi orada geçirdiniz. Daha sonra görüntü olarak sizi beslemeyen başka bir semte geçmek zorunda kaldınız. Gözünüz yani zevkiniz bu durumu önceleri yadırgayacaktır, ancak yavaş yavaş da olsa alışacaksınız. Kokuda bu durum çok nadirdir. Örneğin; çok hoşunuza giden kalitedeki bir lavanta kokusunu koklayıp ona bağlandıysanız, sonra aynı çizgiye çok uzak olan bir tane koklamak istemeyebilirsiniz. Burnun, daha iyisini kokladıktan sonra eskisine tekrar alışması zordur ve/veya uzun zaman alır.
Çoğunlukla “yoğun koku” ve “koku zevki” birbirine karıştırılır. Herkesin koku beğenisi farklı olduğu gibi koklama eşiği de farklıdır. Bu durumu farklı duyularımızda da yaşarız. Değişik zevklere sahip olmak gibi gayet normaldir. Size serin gelmeyen bir havada arkadaşınızın üşümesi veya size acı gelmeyen yemeği onun acı geldiği için yiyememesi örnek gösterilebilir. Koku yoğunluğu, baharatın yemeğe kattığı lezzete çok benzerdir; kullanılan ölçüye bağlıdır. Burada zevkin yanında algı eşiği de önemlidir. Sevdiğiniz bir koku çeşidi ölçüyü kaçırdığınızda size hoş gelmeyeceği gibi, sevmediğiniz çok az koksa dahi yine sizi rahatsız edebilir.
Bazı kokular için diğerlerinden güçlü diyebiliriz. Mesela Marsilya sabunu güçlü bir kokudur, yeşil çay ise hafiftir. Marsilya sabunu kokusu örneğinden giderek, eğer sevdiğiniz halde sizi rahatsız ediyorsa, hafifletmek için daha geniş alanda kullanmak dışında şunları da yapabilirsiniz:
  • Çubuklu kokularda çubuk sayısını azaltın,
  • Esanslarda daha az damlatın,
  • Koku keselerinde ambalajını kısmen açın,
  • Spreyli kokularda daha az sıkın.
Tam tersi de söz konusu olabilir. Yeşil çay kokusunu seviyorsanız fakat size çok hafif geliyorsa yukarıda yazdıklarımızın tersini yapabilirsiniz.
Son olarak, kokuların ortama/duruma bağlı beğenilmesi de söz konusudur. Örneğin mutfakta hoşumuza giden yemek kokusunu tuvalette istemeyiz ya da tuvaletteki temizlik kokusunu mutfakta yemek yerken tercih etmeyebiliriz. Her iki kokuyu da severiz ancak ortam ile uyumsuz buluruz. Durum, Türk kahvesi fincanında çay, çay bardağında ise kahve içmememize benzerdir. Her ikisini de içmeyi sevmemize ve bardakların lezzete hiçbir etkisi olmamasına rağmen, bulundukları yer, algımızı ve tercihimizi etkiler.

Kokulandırma Prensipleri

Siteden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak, çerez politikasını kabul etmiş sayılırsınız.

Kabul