Kokular ve Tercihlerimiz
Bir mekâna girdiğinizde hangisi sizi daha çok rahatsız eder? Yüzünüzü buruşturan bir koku mu yoksa göz zevkinizi bozan dekoratif nesneler mi? Veya misafirinizin gelir gelmez, “Burası ne kadar güzel kokuyor” demesi sizi memnun etmez mi? Ya da tam tersi, sizi kırmamak için kibar bir şekilde, “Evi biraz havalandırsak mı?” dese rahatsızlık hissetmez misiniz?
Bir ortama girdiğimizde ilk olarak kokuyu algılarız, nesneleri fark etmeden önce. “Misafir önce evin kokusunu fark eder” diyerek durumu özetleriz. Kokular, bulunduğumuz ortam ve bu ortamın kaynağı hakkında olumlu veya olumsuz izlenimler bırakır. Şık ve çekici aksesuarları olan biriyle iletişime geçtiğimizde, eğer üzeri sigara veya yemek kokuyorsa diğer olumlu özellikler bir anda gölgelenir. Kişisel bakım ürünlerine para ve zaman harcamamızın sebebi budur; çünkü koku en etkili aksesuardır.
Sadece mekân ve insanlara dair kanaatlerimizi etkilemekle kalmaz, ürün ve hizmetlere ilişkin görüşlerimizi de şekillendirir. Bir kremi ya da şampuanı ilk önce koklar, beğenirsek ürünü incelemeye devam ederiz. Bazen tam tersi, kötü kokusu dezenfektanın güçlü olduğunu düşündürebilir. Halbuki seçtiğimiz ürünün etkisine kokusunun hiçbir tesiri yoktur. Ancak et ve balığın tazeliğini kokusundan kesin anlar ve doğru kararı veririz. Sonuç olarak, kokular satın alma davranışlarımızı ve tüketim eğilimlerimizi belirler.
Bir otel odasına girdiğinizde, sinmiş sigara veya rutubet kokusu yerine hoş bir koku ile karşılaşırsanız, otelden henüz hizmet almamış olmanıza rağmen işletmeye bakış açınız olumlu etkilenir. Tam tersi durumda, evinizi zevkli malzemelerle dekore etmiş olsanız bile, önceki akşamdan sinmiş balık kokusu misafirlerinizin memnuniyetsiz zaman geçirmesine sebep olabilir. Yarattığı etki göz önünde bulundurulduğunda; ev, otel, klinik ve sirkülasyonun çok olduğu mağazalarda ziyaretçi gelmeden önce ortamın kokulandırılması bir karşılama ritüeli olmalıdır. “Güzel kokanın değeri artar” diyebiliriz.
Koku, uygun eş seçiminde de önemli bir rol oynar. Gözleri kapatılmış deneklerle yapılan testlerde, karşı cinse ait farklı tişörtler koklatıldığında, katılımcıların genetik olarak kendilerine en uygun olanların kokularının sindiği tişörtleri en çekici buldukları gözlemlenmiştir. Günümüzde insanların eş seçiminde koku, kullandığımız kozmetik ürünlerden dolayı etkisini kaybetmiş olsa da hayvanlar âleminde hâlâ en önemli kriterdir. Bu yüzden, fikrimce, hayvanat bahçelerinde hayvanların çiftleşmekte zorlanmasının bir sebebi de uygun kokulu “hapis” arkadaşları olmamasıdır.
Kokunun eş seçiminde artık bir etkisi olmasa da, ayrılıklarda önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Bu açıdan bakıldığında, modern insanın bir sorunu olarak adlandırılabilir. Kozmetik ürünlerin hiç kullanılmadığı çok eski dönemlerde, eşler kokularından dolayı ayrılık yaşamazlardı; çünkü bu tür bir birleşme zaten hiç gerçekleşmezdi.
Koku, Hatıra ve Hafıza İlişkisi: Örneğin, kayıpların olduğu üzücü bir trafik kazası yaşadınız ve etrafınızdaki ıhlamur ağaçlarının kokusu arabanın içini sarmış. Ihlamur kokusunu daha önce defalarca koklamış ve belki de ıhlamuru severek içmiştiniz. Fakat bu sefer aynı koku, kötü bir anının hatırlatıcı parçalarından biri olarak belleğinize kaydedildi. Bu felakete kadar, ilk ne zaman ıhlamurun hayatınıza girdiğini bile anımsamazken, şimdi bu koku üzüntünün sürekli bir temsilcisine dönüşür. Aynı uzaklaşma, benzer şartlar yaşanırsa, sevdiğimiz herhangi bir parfüm veya ortam için de geçerlidir. Bu durumda tam tersi de mümkün gözüküyor. Yani, sevmediğimiz bir kokunun, pozitif bir hatıranın hatırlatıcısı olarak istenen olarak rol değiştirmesi.
Kokunun bu denli güçlü hatırlatma yeteneği varsa, unutturma amacına da hizmet edecek henüz keşfedilmemiş bir gücü olabileceğini düşünüyorum. İleride, koku ve koklamayı farklı bilim dallarının daha kapsamlı irdelemesiyle bu gücü daha etkili şekilde kullanmamızı sağlayacak bilgilere ulaşılacağına dair inanç taşıyorum.
Hayvanların koklama davranışlarını kişisel merak olarak inceliyorum. Yetişkin bireylerin hayat sorumluluğu tamamen kendilerine aittir; bu yüzden, tehlikelerle dolu dünyalarında hayatta kalabilmek için bilgiye bizden daha çok ve acil ihtiyaç duyuyorlar. Varlığından haberdar olmadığım binlerce tür olabilir; ancak tespit ettiklerimin çoğunda bilgi için diğer duyularından daha fazla koklamayı kullanıyorlar. Bunun sebebi, diğer duyuların önemsizliğinden değil, doğada koklama davranışının altında doğru ve evrensel bilgiye ulaşmanın yatmasındandır. Sevdiğim bir aforizmamla görüşümü özetliyorum: Biz o dili unutsak da koku tüm canlıların anadilidir.
Kokuların hayatımızdaki rolü bu denli önemli olmasına rağmen, henüz kendine has bir lisanı oluşmamıştır. Baktığımızı görürüz, dinlediğimizi duyarız ve dokunduğumuzu hissederiz; peki, ya kokladığımızı? Bunun için özel kelimeler maalesef yok. Fark etmek, hissetmek, anlamak gibi kelimeler koklamaya özel değildir. Şekerli, baharatlı, güçlü, yoğun ve hafif kelimeleri de kokuya özel değildir, başka duyulardan gelirler. Gelecekte, kokuların yaşamımızdaki rolleri daha iyi anlaşıldıkça, kokunun orijinal dilinin de oluşacağını düşünüyorum.
Kokular ve Tercihlerimiz
Bir mekâna girdiğinizde hangisi sizi daha çok rahatsız eder? Yüzünüzü buruşturan bir koku mu yoksa göz zevkinizi bozan dekoratif nesneler mi? Veya misafirinizin gelir gelmez, “Burası ne kadar güzel kokuyor” demesi sizi memnun etmez mi? Ya da tam tersi, sizi kırmamak için kibar bir şekilde, “Evi biraz havalandırsak mı?” dese rahatsızlık hissetmez misiniz?
Bir ortama girdiğimizde ilk olarak kokuyu algılarız, nesneleri fark etmeden önce. “Misafir önce evin kokusunu fark eder” diyerek durumu özetleriz. Kokular, bulunduğumuz ortam ve bu ortamın kaynağı hakkında olumlu veya olumsuz izlenimler bırakır. Şık ve çekici aksesuarları olan biriyle iletişime geçtiğimizde, eğer üzeri sigara veya yemek kokuyorsa diğer olumlu özellikler bir anda gölgelenir. Kişisel bakım ürünlerine para ve zaman harcamamızın sebebi budur; çünkü koku en etkili aksesuardır.
Sadece mekân ve insanlara dair kanaatlerimizi etkilemekle kalmaz, ürün ve hizmetlere ilişkin görüşlerimizi de şekillendirir. Bir kremi ya da şampuanı ilk önce koklar, beğenirsek ürünü incelemeye devam ederiz. Bazen tam tersi, kötü kokusu dezenfektanın güçlü olduğunu düşündürebilir. Halbuki seçtiğimiz ürünün etkisine kokusunun hiçbir tesiri yoktur. Ancak et ve balığın tazeliğini kokusundan kesin anlar ve doğru kararı veririz. Sonuç olarak, kokular satın alma davranışlarımızı ve tüketim eğilimlerimizi belirler.
Bir otel odasına girdiğinizde, sinmiş sigara veya rutubet kokusu yerine hoş bir koku ile karşılaşırsanız, otelden henüz hizmet almamış olmanıza rağmen işletmeye bakış açınız olumlu etkilenir. Tam tersi durumda, evinizi zevkli malzemelerle dekore etmiş olsanız bile, önceki akşamdan sinmiş balık kokusu misafirlerinizin memnuniyetsiz zaman geçirmesine sebep olabilir. Yarattığı etki göz önünde bulundurulduğunda; ev, otel, klinik ve sirkülasyonun çok olduğu mağazalarda ziyaretçi gelmeden önce ortamın kokulandırılması bir karşılama ritüeli olmalıdır. “Güzel kokanın değeri artar” diyebiliriz.
Koku, uygun eş seçiminde de önemli bir rol oynar. Gözleri kapatılmış deneklerle yapılan testlerde, karşı cinse ait farklı tişörtler koklatıldığında, katılımcıların genetik olarak kendilerine en uygun olanların kokularının sindiği tişörtleri en çekici buldukları gözlemlenmiştir. Günümüzde insanların eş seçiminde koku, kullandığımız kozmetik ürünlerden dolayı etkisini kaybetmiş olsa da hayvanlar âleminde hâlâ en önemli kriterdir. Bu yüzden, fikrimce, hayvanat bahçelerinde hayvanların çiftleşmekte zorlanmasının bir sebebi de uygun kokulu “hapis” arkadaşları olmamasıdır.
Kokunun eş seçiminde artık bir etkisi olmasa da, ayrılıklarda önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Bu açıdan bakıldığında, modern insanın bir sorunu olarak adlandırılabilir. Kozmetik ürünlerin hiç kullanılmadığı çok eski dönemlerde, eşler kokularından dolayı ayrılık yaşamazlardı; çünkü bu tür bir birleşme zaten hiç gerçekleşmezdi.
Koku, Hatıra ve Hafıza İlişkisi: Örneğin, kayıpların olduğu üzücü bir trafik kazası yaşadınız ve etrafınızdaki ıhlamur ağaçlarının kokusu arabanın içini sarmış. Ihlamur kokusunu daha önce defalarca koklamış ve belki de ıhlamuru severek içmiştiniz. Fakat bu sefer aynı koku, kötü bir anının hatırlatıcı parçalarından biri olarak belleğinize kaydedildi. Bu felakete kadar, ilk ne zaman ıhlamurun hayatınıza girdiğini bile anımsamazken, şimdi bu koku üzüntünün sürekli bir temsilcisine dönüşür. Aynı uzaklaşma, benzer şartlar yaşanırsa, sevdiğimiz herhangi bir parfüm veya ortam için de geçerlidir. Bu durumda tam tersi de mümkün gözüküyor. Yani, sevmediğimiz bir kokunun, pozitif bir hatıranın hatırlatıcısı olarak istenen olarak rol değiştirmesi.
Kokunun bu denli güçlü hatırlatma yeteneği varsa, unutturma amacına da hizmet edecek henüz keşfedilmemiş bir gücü olabileceğini düşünüyorum. İleride, koku ve koklamayı farklı bilim dallarının daha kapsamlı irdelemesiyle bu gücü daha etkili şekilde kullanmamızı sağlayacak bilgilere ulaşılacağına dair inanç taşıyorum.
Hayvanların koklama davranışlarını kişisel merak olarak inceliyorum. Yetişkin bireylerin hayat sorumluluğu tamamen kendilerine aittir; bu yüzden, tehlikelerle dolu dünyalarında hayatta kalabilmek için bilgiye bizden daha çok ve acil ihtiyaç duyuyorlar. Varlığından haberdar olmadığım binlerce tür olabilir; ancak tespit ettiklerimin çoğunda bilgi için diğer duyularından daha fazla koklamayı kullanıyorlar. Bunun sebebi, diğer duyuların önemsizliğinden değil, doğada koklama davranışının altında doğru ve evrensel bilgiye ulaşmanın yatmasındandır. Sevdiğim bir aforizmamla görüşümü özetliyorum: Biz o dili unutsak da koku tüm canlıların anadilidir.
Kokuların hayatımızdaki rolü bu denli önemli olmasına rağmen, henüz kendine has bir lisanı oluşmamıştır. Baktığımızı görürüz, dinlediğimizi duyarız ve dokunduğumuzu hissederiz; peki, ya kokladığımızı? Bunun için özel kelimeler maalesef yok. Fark etmek, hissetmek, anlamak gibi kelimeler koklamaya özel değildir. Şekerli, baharatlı, güçlü, yoğun ve hafif kelimeleri de kokuya özel değildir, başka duyulardan gelirler. Gelecekte, kokuların yaşamımızdaki rolleri daha iyi anlaşıldıkça, kokunun orijinal dilinin de oluşacağını düşünüyorum.